” Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” diye klişe bir söz vardır. Heraklitos denen yunan filozoflarından birisi söylemiş. neden söylemiş bilinmez. olympos dağında tanrıları memnun etmek için yaptıkları etkinliklerin değiştiğini görünce böyle bir söz söylemiş olabilir. Kız isterken kullanılan o müthiş cümle var ya hani ; sadede gelelim. işte o sözü duyar gibiyim. Fazla saçmalamadan asıl konuya gireyim.
Değişim çanları, üzerinde yaşadığımız Türkiye için de çalmaya başladı. İnsanlığın, tüm dünyanın kültürel, sosyal ve ekonomik olarak değiştiği şu dönemde Türkiye Cumhuriyeti’ nin bazı değişimler yaşaması işten bile değil. Bazı politik çıkarlar üzerine kurulu samimiyetsiz bir oluşum olan avrupa birliğine yıllardır girmeye çalışan, umut verilen bir ülkeyiz. Avrupa birliği’ne kesinlikle girmeliyiz, işte çok önemli bir oluşum vb demiyorum. Üzerinde yaşadığımız 780 bin karelik vatanda AB sürecini gözardı etmemiz çok yanlış olur. eğer Türkiye Cumhuriyeti demokrasi ve hukuk bağlamında bazı toplumsal normlarını bir kenara bırakıp daha pozitif düşünmeye başladıysa bunda Avrupa birliğinin etkisi çok büyüktür. AB Uyum Yasaları ile yapılan bazı değişiklikler, Türkiye’nin insan hakları standardının çağdaş demokrasiler seviyesine çıkarılmasında önemli bir rol oynamıştır. Günümüz modern, çağdaş ve demokrasiyi baz almış toplumlarda fikrin önemi çok büyüktür. Fikirlere saygı duyulur, insanlara fikirlerini ifade etmek için özgürlükler verilmiştir. öte yanda sanayisi gelişmemiş, yeterli kalkınmayı sağlayamamış, gelişmekte olan ülkelere baktığımızda bu ülkelerde demokrasi ve insan haklarının çağdaş seviyelere gelemediğini görürüz. Genelde durum bu şekildedir. Ekonomisini toparlamakta aciziyet yaşayan ülkeler moderniteye pek uyum sağlayamazlar. vatandaş eksenli bir politika yoktur. Böyle kaotik ortamın olduğu ülkelerde devlet kısıtlayıcı politikalar güder. işte, Türkiye de böyle bir ülke. Özgürlükler bağlamında Avrupa’ nın çok çok gerisindeyiz. Yargı organlarımız bağımsız bir şekilde çalışmıyor. İktidar elindeki gücü kaybetmemek için kamusal ve özel sektördeki bütün alanlara el atmış durumda. Bütün bunlara rağmen ülkedeki iyi yöndeki bazı değişimleri görmemek elde değil. Tekrar ediyorum ; Avrupa Birliği süreci olmasaydı bu değişimleri asla göremezdik. Mesela, AB uyum yasaları çerçevesinde Demokratik hakların insanlara verilmesini destekleyen anayasa paketleri oluşturuluyor. Anadilde eğitim gibi önemli bir hakkın da AB sürecinde elde edileceğine inanıyorum.
Sonuç olarak, girdiğimiz şu çamurlu yolda hiç olmazsa bazı şeylerin iyiye gittiğini görmek insana umut veriyor. Çağdaşlaşmaya çalışan bir ülke olarak tamamen batıya yönelelim, kültürümüzü unutalım demiyorum ama birtakım konularda batının bizden üstün olduğunu kabul etmeli ve ona göre davranmalıyız.
Kategoriler:siyaset