İsyan günlerinde, şöyle desek daha doğru olur ; isyan etme eğilimlerinin yükseldiği şu günlerde yazmak istiyorum. Toplumun alt, üst, orta vb kısaca her tabakasından insanın yaşadığı o güçlü duyguyu genelleştirip izah etmek tabii ki üzerime vazife değil. Sadece biraz açıklamak, özellikle politik alanda zuhur edeni fikirlere sunmak istiyorum.
Bazı kavramlar vardır ki iç içe geçmiştirler. Bunların ayrıma tabi tutulması gerekir. Kek yapmadan önce nasıl yumurtayı sarısı ve beyazı olarak ayırıyorsak işte bazı kavramları da incelikle ayırmalıyız. Kavramdan kastım temel söylemlerin ardından gerçekleşen siyasi fiillerin kimlere yönelik olması gerektiği hakkında.
Biraz bürokrasiden bahsedelim ;
Bürokrasi, devlet olgusuyla ortaya çıkan ve sosyal bilimciler tarafından üzerinde en çok araştırma yapılan ve tartışmaya konu olan bir kavramdır. Fransızca’da “büro” (bureau) ve “krasi” (cratie) kelimelerinin birleştirilmesinden oluşmuş bir kavramdır.
büro: masa ya da memurların çalışma odası,
krasi: egemenlik anlamındadır.
buna göre, bürokrasi, “memurların egemenliği” anlamına gelir. Bürokraside işler ast-üst şeklinde yürür. Karmaşık bir ilişki vardır. İnsanların kurumlara olan bağlılıkları, kurumların kurumlara olan bağlılıkları şeklinde bir zincir oluşturarak devam eder. Bürokraside ilişki genel itibariyle ; disiplinlere bağlı, temel prensipleri benimsemiş kişilerin, kurumların vb etkileşimleriyle hayat bulur. Bu sistem çok az ülkede düzgün işlemektedir.
Türk bürokrasisine gelirsek, maalesef sorunları oldukça fazla. Sorunların çok fazla sebebi var. Devlet kadrolarının siyasallaşması bu sorunlardan sadece birisi. Yargının siyasallaşması, hukukun üstünlüğü ilkesinin durmadan çiğnenmesi ülkemizde şaşırılmayacak durumlardan bir tanesi. Güçlünün yanında olan bir yargı var. Yargının kirli oyuncuların elinde oyuncak olması adaletin tecelli etmesine engel oluyor. Artık Türkiye’ de insanların hukuk’a inancı da kalmadı. Ülkedeki hukuksuzlukları gören halkın güveni büyük ölçüde sarsıldı.
Ses kayıtları ve son olaylar hakkında ;
Son dönemde çıkan ses kayıtları, gelenekselleşmiş ismiyle tapeler şok etkisi yarattı. Hükümet- cemaat savaşının önemli enstrümanlarından olan bu tapelerin halk üzerindeki etkisi oldukça fazla oldu. Montaj tartışmaları bir yana dursun toplumun ciddi bir kesimi ses kayıtlarına inandı. Bence inanmak istemeyen insanların sayısı daha fazla.
Ses kayıtlarını dinleyenler bilir o kayıtlarda çıkan pisliklerin haddi hesabı yok. Medyaya müdahalelerden tutun da bakanların eksik rüşvet isyanına kadar her şey mevcut. Şu andaki mevcut hükümetin tamamen çamura bulanmasının halkta oluşturduğu tepki az buz değil. Eee tabii böyle olunca insanların meydanlara inip demokratik bir tepki vermesinden daha doğal ne olabilir ? Halkın demokratik bir hakkı olan protestoların engellenmesi dikta rejimine gittiğimizin bir göstergesi.
Başbakan hakkında ;
Başbakanın sert uslubü, kamplaştırıcı ve ayrıştırıcı politikaları bugünlerde meyvelerini vermeye başladı. Bu meyvelerin zehirli meyveler olduğunu söylemekte fayda var. Başbakan sadece kendi tabanını halktan sayıyor, diğer kesimdeki insanları tabiri caizse adam yerine koymuyor. AKP’ye oy vermeyen insanların onun gözünde vatan haini statüsünde olduğunu düşünmeye başladım. Bu süreçte vatan sevgimi sorguladım, düşünün işin boyutunu 🙂
Başbakanın ; sen alevisin, sen teröristsin, sen alkoliksin, sen gezicisin, sen chp’lisin, sen şöylesin, sen paralelcisin vb vb şeklindeki yorumlarından anlamak mümkün. İktidarın, kendinden olmayan insanları ötekileştirerek uyguladığı politikalar ilerde çok vahim sonuçlar doğurabilir. Hükümetimizin geziden ders çıkartmış olmasını isterdim. Maalesef bir gram ilerleme yok.
Başbakan ve Vicdan
Berkin Elvan’ın cenazesinden sonra başbakanın en azından bir başsağlığı dilemesini bekledim ama nafile. Recep bey vicdanını da kaybetmeye başladı sanırım. Katıldığı canlı yayında berkin elvan’ ın ölümünü borsa üzerinden yorumladı. Ben hayatımda bu kadar vicdansızlık görmedim arkadaş. Yemin ediyorum izlerken kanım dondu. Bir insan ölmüş sen dolardan, pariteden, borsadan vs bahsediyorsun. Orada gazeteciyi de eleştirmek lazım. Öyle soru sorulur mu ? Biraz insanlık, biraz haysiyet olmalı insanda. Ama bunlarda insanlık ve vicdan ne gezer ?
Ölüm ayırmak kadar kötü bir şey olamaz. Ölümlerin sonuçları farklı değil, gözü yaşlı anne babalar kalıyor geride. Dün Burakcan kardeşimiz Okmeydanı olaylarında hayatını kaybetti mesela. Allah rahmet eylesin. Şimdi soruyorum bu ölümleri ayırmak bize yakışır mı ? iki tarafa da üzülmek, başsağlığı dilemek gerekmez mi ? Sonuçta bu insanlar bu vatanın evladı. İkisi de çocuk. Halkın yüreğinin biraz serinlemesi için katiller derhal bulunmalı ve gereken ceza verilmeli. Toplum olarak rahat bir nefes alalım artık!
Son olarak ;
Provokasyonun bol olduğu şu zamanlarda sokağa inmenin yararlı olmayacağı kanaatindeyim. En azından yerel seçimlere kadar ortalığın karışması her zamanki gibi birilerinin ekmeğine yağ sürecek. Antidemokratik bir ülkede yaşadığımızı unutmadan davranmamız bizim yararımızadır. En büyük tepkimiz vereceğimiz oydur. Bir oyumuz var ona sahip çıkalım dostlar. Öbür türlü devrim hayalleri suya yazılan bir yazı gibi.
Neyse çok konuştum, haydi selametle!
Kategoriler:siyaset
Harika bir yazı olmuş. inanın duygularıma tercüme oldunuz… 100 üzerinden 100 puan
Tesekkür ederim 🙂