Çocukluk kabuslarımdan birisi de çöp şerbeti. Koku hafızamda yer eden kokuların en başında çöp şerbetinin o efsanevi kokusu var. Dünyanın öbür ucuna da gitsem tanıyabileceğim iğrenç bakteri ve virüs yuvası çöplerin oluşturduğu metan gazının o leş kokusu. Çöp şerbetinin hikayesi mahallelerde genelde şöyle gelişir ;
+Çöpün özsuyu olan çöp şerbeti, çöp kamyonundan sokağa döküldüğü andan itibaren 1 hafta boyunca leş gibi kokar. Kokunun tek ilacı yağmurdur.
+ Eğer yaz mevsimiyse kolay kolay yağmur yağmaz ve çöp şerbetinin kesif kokusu sokakta oynayan çocukların geleceklerine yön verir.
+koku hafızaları gelişen bu cocukların ileriki yillarda sanatın cesitli dallarina ve edebiyata ayri bir ilgi duymalari işten bile değildir.
+sokaktan baska oynayacak yeri olmayan bu cocuklar o kesif kokuya rağmen inatla hayata karşı gülümserler. Direnmeyi ögrenirler daha o yaşta
+çöp serbetinin o igrenc kokusu cocuklara mücadele etmeyi ögretmistir. Hayata karşı direnirler. Oysa burunlarinin diregi coktan kirilmistir.
+Hikayemiz burada bitti. O çocuklardan birisi de maalesef bendim. Çöp serbeti kokusuna ragmen maç yaptigimiz cılgın Adana zamanlarındaydık.
Kategoriler:hikaye
Ben de unutamam… Sokaklarda oynayarak geçti çocukluğum… Bu şerbetin yerde bıraktığı izler de gözümün önünden gitmez.
evet, şimdiki çocuklar rahatça oynuyor sokakta bu şerbetten yaşayamıyorlar 😀