ekonomi

Sürdürülebilir kalkınmaya dair

Karadeniz’de bir petrol arama platformu

Sanayi devriminden günümüze üretim süreçlerinde birçok ekonomik büyüme modeli kullanılmıştır. Üretimi etkileyen unsurların başında coğrafyanın etkisi yadsınamaz durumdadır. Sektörlerden bağımsız olarak coğrafya bir modelin uygulanması için en önemli unsurlardan birisidir. Kalkınmanın temellerini incelediğimizde teknolojik altyapı ve buna bağlı olarak içinde bulunulan coğrafyaya uygun bir sistem geliştirilmesi yapılacak yatırımların uzun vadeli olması açısından gereklidir diyebiliriz. Eski teorilere bakıldığında ekonomik tercihlerin sebepleri tam olarak açıklanamamaktadır. Üretim odaklı sistemler geliştirmek isteyen ülkelerin coğrafya, sanayi tipi ve diğer unsurları da göz önüne alarak değerlendirme yapması gerekir. Bölgeler iktisadi açıdan kendi içinde değerlendirildiği zaman ulaşılan sonuçlar sağlıklı olmaktadır. Çünkü üretim yapılarını iyice anlamadan atılacak adımlar verimsizlikle sonuçlanır. Bunun çeşitli örnekleri tarih boyunca karşımıza çıkmaktadır. Üretim gibi oldukça önemli bir sürecin ancak “yeni yapısalcı iktisat” anlayışıyla yenilik kazanabileceğini söyleyebiliriz. Amaçlanması gereken en mühim olgu yeni bakış açıları kazanarak sanayi sistemi ve buna bağlı değişkenlerin incelenmesidir.

Ekonomik coğrafya konusu ele alındığında yığılmaların oluşturduğu pozitif veya negatif etkiler vardır. Mesela sanayi bölgelerinin bir bölgede toplanması üreticiler için maliyet avantajı oluştururken diğer bölgelerin gelişimi açısından olumsuz kabul edilir. Verimli bir ekonomide tek bir bölgenin gelişimi yeterli değildir. Bölgelerin arasında uçurum olmadan kalkınma yaşaması istenir. Yığılmaların olumsuz sonuçlarından birisi de rekabeti öldürmesidir. Eski tip sanayi anlayışıyla ilerlemek uzun vadede fayda sağlamaktan ziyade üretim ve kalkınmaya zarar verir. “Evrimci ekonomik coğrafya” yaklaşımı tam bu noktada bizleri aydınlatıyor. Burada esas olan üretimin ve sektörlerin çeşitliliğinin doğru bir biçimde değerlendirilmesi ve bunun iktisadi büyüme üzerindeki etkisinin görülmesidir. Arz ve talep dengesinin sürdürülebilir olması için çeşitli düzenlemeler gereklidir. Bölgenin kalkınması için farklı etkenlerin göz önüne alınarak hareket edilmesi ve buna uygun strateji geliştirilmesi önem arz eder. Ekonomik alanlar arasında çeşitli bağlantılar vardır. İşgücü, sosyal çevre ve bilginin yayılması gibi bağlantılar bunlardan bazılarıdır. Bu bağlantılar, rasyonel politikalarla desteklenirse bölgesel iktisadi kalkınmanın önü açılır. Bir coğrafi bölgede ideal olan üretim sistemi ve dengeli politikalar belirlenmelidir.

“Ürün uzayı yaklaşımı” bir coğrafyanın üretim yapısında evirilmesi gereken yerin tespit edilmesinde kullanılan önemli bir araçtır. “Bilgi ve beceri seti” olarak adlandırılan araçlarla üretimde dönüşüm amaçlanır. Bu yaklaşım, gelişmişlik seviyesiyle bilgi/beceri arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Hangi ürünlerin ne kadar üretileceği konusu bu yaklaşımın alanına girer, optimum düzey dediğimiz seviyelere ne kadar yakın olduğu bir ekonomik sistemin kalitesini gösterir. Belirli bir coğrafyaya özgü bir ürünün üretiminde ve bundan dolayı oluşacak faydaların kalkınma temelinde değerlendirilmesi ürün uzayı yaklaşımıyla doğrudan alakalıdır. Üretim çeşitliliğinin yüksek olduğu bölgelere bakıldığında bu yaklaşımın önemi anlaşılmaktadır. Sıradan üretimlerin olduğu bölgelerin daha az kalkınmıştır buna karşılık üretim çeşitliliğinin yüksek olduğu bölgeler ihracat ve işgücü açısından da zengindir. Niteliği arttıracak anlayışlarla ekonomik politikaların belirlenmesi burada itici güç olması gereken bir husustur. Çünkü bir ekonomide nitelik ne kadar artarsa, verimlilik de o ölçüde artar. Ürünlerin kalitesi, coğrafyanın uygunluğu gibi unsurlar verim üzerinde direkt olarak etkilidir. Üretimde optimum seviyelerin yakalanması isteniyorsa yapılması gereken en önemli şey sürdürülebilir kalkınma planları oluşturmak ve bölgelerin eş zamanlı olarak gelişimi amaçlanmalıdır. Bölgeler arası farklar arttıkça ülke ekonomilerinde dengesizlik oluşur. Bu iktisadi dengesizliğin en büyük örneğini Marmara bölgesinde görüyoruz. Türkiye’nin en büyük sanayi grupları ve ihracat yapan firmaları tek bir bölgede toplanmış durumda. Bu durum ülkemiz için oldukça olumsuzdur ve ekonomik kırılganlığımızı arttırmaktadır. Bir ülkede üretimin tek bir yerde toplanması, makroekonomik dengenin sağlanması konusunda da sıkıntılara yol açacak bir durumdur.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kalkınma planları yapılırken, verimlilik ve ihracat odaklı bir sistemin belirlenmesi ekonomideki dengeler açısından faydalı olacaktır. Ekonomide gerçek kalkınmayı; katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi ve bunu yurtdışına satmak sağlar. Ürün uzayı yaklaşımı kullanılarak bölgelerin kaynaklarının taranması ve buna uygun adımlar atılması gerekir. Bu anlayışla hareket edildiğinde verimlilik seviyesi yüksek tutulmaya çalışılır. Üretim yapısının analizi, ar-ge çalışmalarının verimlilik anlamında rolü göz önüne alınır. Üretilen ürünlerin nitelik açısından yüksekliği bizlere yapılan kalkınma planlarının ne kadar doğru yapıldığını gösterir. Ürün uzayı yaklaşımda esas amaç üretimde yapısal dönüşüm sağlamaktır. Üretimde yapısal dönüşümü başarılı bir şekilde gerçekleştiren ülkelerin kalkınmış olduğunu söyleyebiliriz. Büyüme hızıyla yapısal dönüşüm hızının doğrusal olması da bunun kanıtlarından biridir. Üretimde atılacak adımların sağlam olması için teknolojinin önemi büyüktür. Ekonomik kalkınmada en önemli şeyler olan teknoloji ve altyapı yatırımlarının kamu politikaları desteğiyle yapılması gereklidir. Üretimde tamamen serbest bir politika izlenmesi doğru olmaz. Kamu ve özel sektörün birlikte yapacağı çalışmalar üretim sürecini daha verimli hale getirir.

Sonuç olarak, Bir ekonomik sistemde üretimin çeşitli değişkenler göz önüne alınarak planlanması ve buna uygun politikalar yapılması gerekir. Bu sayede uzun vadeli yatırımlar yapılarak büyüme sağlanır. Ürün uzayı yaklaşımıyla birlikte üretimde nitelikli dönüşüm amaçlanmaktadır. Bu anlayışla birlikte katma değeri yüksek ürünlerin belirlenmesi ve ürünlerin bölgelere göre üretimine karar verilmesi oldukça önem arz eder. Günümüzde, iktisadi kalkınmaların temelinde klasik anlayışlardan koparak yeni yaklaşımların benimsenmesi vardır.  

Yorum bırakın