Bir şeylere inanma gerekliliği ; 

Bir tarafta din toplumların afyonudur diyenler, diğer tarafta dini bir şekilde kabul eden Allah inancına sahip insanlar. Toplumun her kesiminden insan, bir güce inanma ihtiyacı hissediyor. Koşullar ne olursa olsun, güce duyulan ihtiyaç değişmiyor. Bu konuyla pek alakası olmasa da ünlü bir komedyenimizin güzel bir sözü var ; ” istersen krem peynire tap”. 🙂

İnsan, sıkıntılar karşısında korkuyor. Bir güce sığınmak istiyor. Mesele, dindar olmak değil. Burada görmemiz gereken husus insanın acizliğidir.

Ilımlı İslam politikası hakkında birkaç söz ;  

Dindar olmayan ama kendilerini bir dine mensup gören insanların sayısı Dünya’da ezici çoğunluğu oluşturuyor. Toplum bilimcilerinin genel kanaati de bu yönde. Ama buna karşılık dinin insanların hayatına etki seviyesi gittikçe azalıyor. Din artık reform yapılmak istenen bir meydana dönüştü. Kalıplara bağlı kalınmak istenmiyor.

Dinleri ılımlı hale getirme politikasından İslam da nasibini aldı. Küresel güç odaklarına ters düşmemek için ılımlı İslamın toplumlarda yayılması sağlandı. Asıl amaç, siyasal İslamın geri plana itilmesi idi.

Ilımlı İslam dedikleri olgu, meyvelerini vermeye başladı. Dindarlaşan Türkiye portresinde siyasal İslamın güç kaybettiği algısı oluşmaya başladı. ” Siyasal İslam kaybetti,  Modern Müslümanlar kazandı” dersek yanlış olmaz sanırım.

Çeşitli cemaatlerin ve liberal politikaların insanların İslam algısında bir değişim yaratması da ayrıştırma politikasının ayaklarından biri. Batıya yönelen İslam toplumlarının  çeşitli dezenformasyonlara kapılması işten bile değil.

Ilımlı İslam’ ın geri kalmış İslam toplumlarında işe yarayacağı düşüncesi bana o kadar yanlış ve saçma geliyor ki. Artık, ılımlı İslam politikasından ötürü kültürünü batıdan alan Müslüman profili var. Değişimin beraberinde getirdiği sıkıntıların en büyüğü ;  kültür ve ahlak yapısında çözülme. Şüphesiz, bazı liberal değişimler toplum için yarar sevk etti. Lakin, değişimlerin sonucu olan ahlaksal ve kültürel çözülmeyi görmezden gelmek vicdansızlık olur.

Dinlerin toplumlar üzerindeki etkisinin azalmasına dair ; 

Eskiyi düşünelim ; eskiden Hristiyanlar dinine daha bağlı insanlar değiller miydi ? Peki ya Müslümanları düşünürsek, onlar da İslamiyete şimdikinden daha sıkı sıkıya bağlıydılar. Başta İslam ve Hristiyanlık olmak üzere diğer tüm dinlerin toplumlar üzerindeki etkisi azaldı.

Son olarak, yapılacaklar için ; 

Zıtlıkların olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Her durumda farklı hayat tecrübelerinin farklı görüşleri doğurduğuna şahitlik ediyoruz. Artık yaşadığımız dünya, zalimlerin gücüne güç kattığı bir yer haline geldi. Yapılan zulümler karşısında ;  ” bu da bir imtihan”  deyip geçmemiz bizleri bir şeyler yapmaktan alıkoyabilir. O yüzden, hassasiyetlerimiz konusunda dik bir duruş sergilemeli, elimizden geldiğince Dünya barışına katkıda bulunmalıyız.

Dünyevi istekler için köle olup kalp kırmak yerine, sevgi ve merhamet yolunda gitmek dileğiyle, hoşçakalın!